köşe yazıları

28 Şubat 2011 Pazartesi

Daily Game Feb 28 - Fruit Slasher

Slash as many fruits as you can, but watch out not to slash the hamsters!

Fruit Slasher is powered by dailygame.org

27 Şubat 2011 Pazar

Daily Game Feb 27 - Watermelon Bomb

Shoot watermelon bombs to get the fruit down of the tree to sell at the market.

Watermelon Bomb is powered by dailygame.org

26 Şubat 2011 Cumartesi

Daily Game Feb 26 - Butcherbugs

Play as a bunch of ladybugs blasting their way through the butcher's cerebral cortex in order to knock him down.

Butcherbugs is powered by dailygame.org

25 Şubat 2011 Cuma

Daily Game Feb 25 - Cyber Sprint

Jump above, between or slide under the walls for as long as you can.

Cyber Sprint is powered by dailygame.org

24 Şubat 2011 Perşembe

Daily Game Feb 24 - The Moops - Combos of Joy

Help spread joy in the galaxy by creating combos of joy!

The Moops - Combos of Joy is powered by dailygame.org

23 Şubat 2011 Çarşamba

Daily Game Feb 23 - Little Noah Saves The Wor

Help little Noah save the world by kicking the extra sheep.

Little Noah Saves The Wor is powered by dailygame.org

22 Şubat 2011 Salı

Daily Game Feb 22 - Sundrops

Collect the pearls using your sundrops.

Sundrops is powered by dailygame.org

21 Şubat 2011 Pazartesi

Daily Game Feb 21 - Stark Raving Ted

Aliens have invaded the planet and turned people into zombies. It's up to you to stand against them.

Stark Raving Ted is powered by dailygame.org

20 Şubat 2011 Pazar

Daily Game Feb 20 - Vectrix

Race through the endless tunnel for as long as possible.

Vectrix is powered by dailygame.org

19 Şubat 2011 Cumartesi

18 Şubat 2011 Cuma

TV çocuğun karakter oluşumunu olumsuz etkiliyor


Uzmanlar uzun süre televizyon karşısında kalan çocukların, çizgi film karakterinden etkilenerek şiddeti meşrulaştırabildiği uayrısında bulunuyor.





TV çocuğun karakter oluşumunu olumsuz etkiliyor
Ekran karşısında savunmasız kalan çocuklarda empati yoksunluğu oluşabileceğini belirten uzmanlar, çizgi filmlerin ve yetişkin programlarının, çocuğun kişiliğinin oluşumunda etkin rol oynadığını söyledi.
Televizyona soru soramayan ve açıklama isteyemeyen çocuğun, ekran karşısındaı geçirdiği saatlerde savunmasız kaldığını kaydeden uzmanlar, programların sürekli reklamlarla kesilmesinin çocuklarda dikkat eksikliğine yol açabileceğini dile getirdi.
Çocukların kimliklerinin özgün biçimde oluşmasında televizyonun engelleyici etkisi olabileceğini anımsatan uzmanlar, “Çocuğun cinsel kimliğinin oluşmasında bazı çizgi film karakterleri etkili olabiliyor. Çocuklar çoğu çizgi filmde bir kadın ya da erkek olarak nasıl olmaları gerektiğine ilişkin oluşturulmuş tipler izlemekte.
Bu sahnelerde kız karakteri zarif, kurnaz, erkek karakteri ise güçlü ve şiddet uygulayan özelliklere sahip. Ayrıca, çocuklar ya yetişkin programlarını izleyerek şiddete maruz kalır ya da kendi izledikleri çizgi filmlerde şiddet sahneleri izler. Bazı çizgi filmlerde karakterler, onca şiddetten sonra ayağa kalkabilmektedir. Bu durum çocuk tarafından, uygulanan şiddetin zarar vermediği şeklinde algılanabilir.
Ayrıca, filmlerde sevilen karakterler, karşılarındaki kişilere şiddet uyguladıklarında, çocuklar tarafından coşku ve heyecanla izlenmekte ve bu çocuklar kahramanın yenmesi yönünde istek duymaktadırlar. İzledikleri ile şiddetin meşru bir çözüm yolu olarak sunulduğu çocuk, karşılaştığı ilk zorlukta baş etme becerisi olarak şiddeti kullanacaktır. Televizyondaki bazı programlar, çocuğun masumiyetini yok edebiliyor. Çocuk, televizyon karşısında yalnız ve savunmasız bırakılmamalıdır. Bu konuda aileler çocuklarıyla konuşarak ve ekrandan yansıyanları değerlendirerek televizyon izlemelirini sağlamalıdır" diye konuştu.

Esmerler daha geç yaşlanıyor


Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zerrin Öğretmen, esmer tenlilerin daha geç yaşlandığını, açık renk tenlilerin ise cilt kanseri riski taşıdığını belirtti.








Esmerler daha geç yaşlanıyor
Öğretmen, yaptığı yazılı açıklamada, cilt rengiyle hastalıklar arasındaki ilişkiye dikkati çekerek, farklı ten renklerinin farklı özellikler taşıdığını vurguladı.
Koyu renk tenlilerin yaydığı salgılar nedeniyle cilt kanseri olma risklerinin düşük olduğunu ve daha geç yaşlandıklarını ifade eden Öğretmen, açık tenlilerin daha hızlı yaşlandığını ve cilt kanseri riski taşıdığını kaydetti.
Öğretmen, ''Bütün bunlarda cildin direncinin ve başka etmenlerin de etkisi vardır'' değerlendirmesinde bulundu.
-''YAZIN 15 DAKİKADA ALINAN GÜNEŞ IŞIĞINI KIŞIN 1 SAATTE ALIRSINIZ''-
İnsanların bazen yaşlarından daha büyük gösterdiklerini belirten Doç. Dr. Öğretmen, şunları kaydetti:
''Şüphesiz bunda kentte ya da kırsalda yaşanması, alınan besinler, zararlı yiyecek ve içeceklerin kullanımı çok etkili. Fakat bununla birlikte diğer etken unsur güneş ve yaydığı ışınlardır. Güneşin yaydığı ultraviyole A ışınları yaşlanmayı doğurmaktadır. Ultraviyole B ışınları ise yanıklar meydana getirmektedir. Güneşten her zaman korunulması gerekir. Hayatın ilk 20 yılında ne kadar güneş ışığına maruz kalmışsanız ileride o kadar yaşlanırsınız. Bu durum, beraberinde cilt kanseri olma riskini de artırır. Aniden güneşe çıkmak ve uzun süre güneş altında kalmak sağlıksız bir durumdur. Kışın bile güneş zararlı olabilmektedir. Yazın 15 dakikada alınan güneş ışığını kışın 1 saatte alırsınız. Kış güneşi de zararsız değildir.''
Doç. Dr. Zerrin Öğretmen, yaşanan bölgenin yaşlanmada önemli olduğuna işaret ederek, ''Deniz, güneşin ışığını önemli ölçüde yansıtmaktadır. Bu nedenle özellikle deniz kenarında oturanlar korunma kremlerini yaz ve kış aylarında sürekli kullanmalıdır'' ifadesini kullandı.

Daily Game Feb 18 - Dromad

Last for as long as you can while defending yourself from enemies that get more difficult over time.

Dromad is powered by dailygame.org

17 Şubat 2011 Perşembe

Daily Game Feb 17 - Sift Heads - Ultimatum

In this chapter of Sift Heads Vinnie takes vengeance on the Italian mob.

Sift Heads - Ultimatum is powered by dailygame.org

16 Şubat 2011 Çarşamba

Kemoterapinin yan etkilerine karşı yeşil çay


Yeşil çayın, kanser hastalığının tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçlarının etkilerini azalttığı ve ilacın etkisini ise artırdığı belirlendi.





Kemoterapinin yan etkilerine karşı yeşil çay
ABD'den Emory Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Küçük ile Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Doğukan ve Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kazım Şahin tarafından yürütülen bir araştırma kapsamında, yeşil çay, kemoterapi ilacı verilen ve böbrek hastalığı oluşturulan ratlarda (büyük sıçan) denendi.
Prof. Dr. Kazım Şahin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçlarının oksidatif stres gibi bilinen birçok yan etkisi olduğunu belirterek, ratlarda denenen yeşil çayın, bu yan etkileri azalttığını saptadıklarını bildirdi.
Deneyde kullanılan ve böbrek rahatsızlığı oluşturulan ratlara, 2 hafta süreyle kemoterapi ilacı ile birlikte yeşil çaydan elde edilen ''epigallocatechin-3-gallate'' maddesini verdiklerini anlatan Prof. Dr. Şahin, bu ratların, yeşil çay verilmeyen kontrol gurubundaki ratlarla karşılaştırmasını yaptıklarını belirterek, şunları kaydetti:
''Kemoterapi ilaçları kontrolsüz çoğalan kanser hücrelerine etki ederken aynı şekilde vücudumuzdaki fonksiyonların devamı için aşırı çoğalan normal canlı vücut hücreleri üzerine de etki ederler. Bu da normal hücrelerin zarar görmesine ve yan etkilerinin ortaya çıkmasına neden olur. İşte bizim ratlar üzerinde yaptığımız çalışmada bu yan etkinin yeşil çay ile azaltılabileceğini tespit ettik. Yeşil çay verilmeyen ratlarda kemoterapi ilaçlarının bilinen birçok yan etkisi ortaya çıkarken, yeşil çayda bulunan 'epigallocatechin-3-gallate'' maddesini verdiğimiz ratlarda kemoterapi ilacının olumsuz etkisinin azaldığı, kemoterapi ilacının etkisini ise olumlu yönde artırdığını saptadık.''
Prof. Dr. Şahin, araştırma sonucunda elde edilen bulguların kanser hastaları için büyük önem taşıdığını ifade ederek, ''Yeşil çayın antikanserojen bir özelliğe sahip olduğu biliniyordu. Bizim araştırmamızda hangi mekanizma ile etkili olduğunu ortaya koyduk. Bundan sonra kemoterapi ilacı alan kanser hastalarına yeşil çaydaki 'epigallocatechin-3-gallate' maddesi de verilerek hastalığın yan etkileri azaltmak mümkün olacak'' diye konuştu.

Sülükle tedaviye büyük ilgi


Son günlerde sülük ile tedavi büyük ilgi görüyor. ABD ve Avrupa’da tamamlayıcı tedavi olarak kabul edilen sülük tedavisi Türkiye’de de yavaş yavaş yaygınlaşmaya başladı.






Sülükle tedaviye büyük ilgi
Sağlık dernekleri adı altında bazı illerde sülük tedavisi yapılıyor. Sakarya Tabip Odası Başkanı Dursun Bostancı, kan yoluyla bulaşan hastalıkların önlenmesi için sülüklerin bir kez kullanıldıktan sonra, mutlaka imha edilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Sakarya’da Erenler Sağlık Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı Murat Yüce, geleneksel yöntemlerle öğrendiği sülük tedavisini dernek çatısı altında yürütüyor. İsteyen hastalara sülük tedavisi uyguluyor.
Sülüğün bir çok hastalığın tedavisinde yardımcı tedavi yöntemi olduğunu belirten Yüce, “Sülük tedavisine büyük ilgi var. Sülük varis, migren, sinüzit, baş ağrısı, mantar, egzama, sedef, kalp damar tıkanıklığı , kireçlenme, romatizma, kangren gibi bir çok hastalıkta tıbbi tedavi yanında yardımcı tedavi olarak uygulanıyor. ABD ve Avrupa’da bu yöntem bir çok hastanelerde çok yaygın olarak uygulanıyor. Ancak ülkemizde yeni yeni uygulanmaya başlanıyor." dedi.
Tıbbi sülüklerin sadece kirli kanı emdiğini ve bu sırada 100’den fazla yararlı salgıyı bedene zerk ettiğini vurgulayan Yüce, şu bilgileri verdi: "Biz sülüğü tıbbi sülük üretim merkezlerinden sağlıyoruz. Tamemen strel. Sülükleri bir ku kullanıp imha ediyoruz. Sülüğün salgıladığı maddeler anti-bakteriyel, anti depresandır. Damar açıcıdır.
Pıhtıyı önler. Kanı sulandırır. Bu sebeple kalp krizi riskini azaltır. Tıbbi sülükler sadece hastalık için değil, koruyucu olarak ta kullanılabilir. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Yaklaşık 1 saat deride yapışık halde kalır ve bu süre içinde yararlı salgılarını zerk eder."
SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ DENETİM YAPTI
Bu arada Sağlık İl Müdürlüğü Toplum Sağlığı Şubesi Erenler Sağlık Derneği’nde denetim yaptı. Ekipler, dernekte sülük tedavisi yapıldığını tutanaklara geçirdi. Dernekte sülük tedavisinin yapılmasının mevzuata uygun olup olmadığının tespitini yapacak. Halk sağlığını olumsuz yöne etkileyip etkilemediği araştırılacak.
Sakarya Tabip Odası Başkanı Dursun Bostancı ise, sülüğün faydasının olduğunu ancak tıbbi olarak hala tartışıldığını vurguladı. Sülüklerin bir kez kullanılmasının ve sonrasında imha edilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Bostancı, aksi halde kan yoluyla bir çok hastalığın kişiden kişiye bulaşabileceğini kaydetti. Bostancı, çarşı pazarda kavanoz içinde satılan sülüklerin ise asla kullanılmaması tavsiyesinde bulundu.

Anne-Babalar kıyafet alımına dikkat!


Uzmanlar, çocuklara okul kıyafeti alımında kanserojen maddelere karşı dikkatli olunması gerektiğini işaret ederek, anne-babaları kıyafet seçiminde uyarıyor.
 




Anne-Babalar kıyafet alımına dikkat!
Yaklaşık 16 milyon öğrenci İkinci Yarıyıl Eğitim-Öğretim Yılı için İlköğretim Okulları ve liselerde ders başı yaptı. Uzmanlar, eğitim öğretim dönemi için okul kıyafeti almak isteyen velileri kumaş seçimi konusunda uyarıyor. Türkiye, her yıl 16 milyon öğrenci ders başı yapmadan önce okul kıyafeti almak için çarşıya, pazara düşüyor.
Masum gibi görünen okul kıyafeti alımında dikkatli olunması gerektiğini ifade eden uzmanlar, iç piyasada satılan tekstil ürünlerinin üretiminde kullanılan boya ve kimyasalların çocukların sağlığını etkilediğini belirtiyor. Kıyafetlerde kullanılan kanserojen etkili azo boyar maddeler, alerjik kumaş boyaları ve kumaşın terbiyesi ya da son işlem sırasında kullanılan ağır metal içeriyor. Gömlek ve tişörtlerden terleme yoluyla insan vücuduna geçen söz konusu boyalar, insan DNA'sı üzerinde etkili olarak, kanseri tetikliyor.
INSPIRE HALK SAĞLIĞI İÇİN KANSEROJEN MADDEYE 'HAYIR' DİYOR
Kanserojen maddeye kullanımına 'hayır' diyen inspire firması, okul kıyafetlerinde gösterdiği hassasiyetle ISO 9001 belgesi almak için çalışmalara başladı. inspire, bunun yanında öğrenci sağlığı için çok önemli olan kanserojen madde içermeyen ürünler için dünya standardı olan eko TEX 100 belgesini de üretimde kullanıyor. Okul kıyafetlerini titizlikle üreten ve müşterisine sunan inspire, üründe kullanılan kumaş, ip, aksesuar ve dikime özen göstererek, müşterilerine 1. sınıf ürün sunuyor.
 Halk sağlığının önemli olduğunun bilincinde olan yetkilileri, 2011 yılında tekstil sektöründe maliyetlerin ciddi şekilde artacağı ve yıl itibariyle piyasada kalitesiz ürünlerin çıkacağını belirterek, tüketicinin bu konuda dikkatli olmasını tavsiyesinde bulunuyor. Firma yetkilileri, alınacak ürünlerde dikkat edilmesi gerektiğini, fiyatı düşürme adına kalitesiz boya, aksesuar, kumaş gibi ürünlerde polyester oranının çoğalabileceğini ve bunların sağlığı etkileyeceğini belirtiyor.
 INSPIRE OKUL ÇOCUKLARINI DÜŞÜNÜYOR
INSPIRE, yaptığı bilgilendirme çalışmaları ile öğrencilerin hastalıklardan korunması için teri çeken yün ve pamuk ağırlıklı kumaşlardan üretilen giysilerin tercih edilmesi gerektiği belirtiyor. Polyester, naylon, akrilik gibi ipliklerle dokunmuş kumaşların, özellikle çocuklarda teri iyi çekmediği için soğuk algınlığı olarak bilinen gribal enfeksiyonlara zemin hazırlayacağını belirten inspire, kıyafet seçiminde öğrencileri kış mevsiminde üşütmeyecek, terlediklerinde terlerini çekebilecek nitelikteki kumaşlardan üretilmiş olanların tercih edilmesi gerektiğini kaydediyor. inspire, bu nedenle okul üniformalarının sadece renk ayırımlarıyla belirlenmemesi gerektiğini, kumaş niteliklerini de göz önünde bulundurulmasının faydalı olacağını belirtiyor.
TEKSTİLDE OKUL KIYAFETLERİNİ PROJE ÜZERİNE ÇALIŞAN TEK FİRMA
Bu konuda ciddi çalışmalar yapan firma, 2010 yılında başlattığı farklılık projesi ile müşterilerinden tam not aldı.
Inspire, okulların kendine özgü renk, model ve kumaşlar kullanarak, stilistler tarafından çizilen ve modellerle başka bir okulda aynısı veya benzeri bulunmayan ürünler üreterek kurumsallığı öne çıkardı. Ayrıca, velilerin okul açıldığında ve yıl içerisinde ihtiyacı olan kıyafetleri internet üzerinden www.inspire.com.tr' den siparişini verip adresine kargoyla gönderiyor.

Daily Game Feb 16 - Echoes: Operation Stra...

Explore a heavy story driven world in a game that blends action and strategy together.

Echoes: Operation Stra... is powered by dailygame.org

15 Şubat 2011 Salı

Soğuk algınlığında bunlar işe yaramıyor!


Hemen herkes gribe ya da soğuk algınlığına yakalanınca antibiyotiklere yöneliyor, bunun yanında bol bol C vitamini alıyor. Peki bunların zararlı olabildiğini veya işe yaramadığını biliyor musunuz?







Soğuk algınlığında bunlar işe yaramıyor!
Mayo Clinic'te yer alan habere göre, etkisiz olan soğuk algınlığı tedavilerinin sayısının çok fazla olduğunu söyleyen uzmanlar, bunlardan en önemlilerini şöyle sıraladılar:
- Antibiyotikler: Bakterileri yok eden antibiyotikler, soğuk algınlığı virüslerine karşı işe yaramıyor. Soğuk algınlığında doktorunuzdan antibiyotik istemeyin ya da elinizde varsa kullanmayın. Antibiyotiklerin gereksiz kullanımı ciddi problemlere yol açabilir, antibiyotiklere dirençli bakterilerin gelişimine neden olabilir.
- Küçük çocuklarda reçetesiz satılan soğuk algınlığı ve öksürük ilaçları: Çocuklarda soğuk algınlığı ve öksürük ilaçları ciddi ve hatta hayatı tehdit eden yan etkilere yol açabiliyor. FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) 2 yaşın altında bu ilaçların kullanmaması konusunda uyarılarda bulunuyor. Bu nedenle birçok şirket bu ürünlerin küçük çocuklar için olan üretimini durdurdu.
- Çinko: Çinkonun soğuk algınlığıyla savaşma ününün hem eksileri, hem de artıları var. En yüksek kalitedeki rastgele deneyler çinkonun faydalı olmadığını gösterirken pozitif sonuçların olduğu çalışmalarda çinkonun soğuk algınlığı belirtilerinin görüldüğü ilk 24 saat içinde alınması halinde etkili olduğunu açıklıyor. Yiyeceklerle alınan çinko kötü tat ve bulantı gibi yan etkileri azaltıyor.
Muhtemelen zararı olmayan tedaviler
C vitamini: Araştırmacılar, C vitaminin soğuk algınlığını önlemeye yardımcı olmadığını belirttiler. Ancak grip belirtilerinin başlangıcından önce C vitamini kullanmak hastalığın süresini kısaltıyor. Özellikle C vitamini kış aylarında okul gibi toplu ortamda bulunan çocuklar için fayda sağlayabiliyor.
Ekinezya: Bazı çalışmalar ekinezyanın faydası olmadığını gösteriyor. Diğerlerine göre ise, hastalığın erken aşamasında içildiğinde ekinezya belirtilerinin süresinde ve şiddetinde önemli bir azalma sağlıyor.

Isırgan otu ülsere iyi geliyor


Isırgan otunun sağlık açısından önemli bir bitki olduğunu belirten uzmanlar, otun çok dirençli mikropların yayılmasını da engellediğini ve birçok hastalığa iyi geldiğini kaydetti.






Isırgan otu ülsere iyi geliyor
Sağlık açısından bu kadar faydalı olan ısırgan otunun Anadolu’da bol miktarda bulunduğunu ifade eden uzmanlar, “Halk arasında kullanımı yaygın olan Isırgan otu salatalarda kullanıldığı gibi çay ve yemek olarak da tüketiliyor.
Isırgan otu, antioksidan etkisi yanında, mikroplara karşı öldürücü etkisi bulunuyor, ülsere iyi geliyor. Ağrı kesici özelliği de bulunan ısırgan otunun, özellikle bahar aylarında çıkanı çok daha şifalı. Sonradan çıkan sürgülerde bazı bileşikleri ve özellikleri bulunmayabiliyor. Bu özellikler daha çok ilkbaharda çıkan ısırgan otunda bulunur. Bahar aylarında çıkan ısırgan otu toplanarak, gölgede kurutulup, çay, salata ve yemeklerde kullanılabilir. Taze olarak da tüketilebilir. Günde çok tüketmek yerine, her gün azar azar tüketilmesi daha faydalıdır” diye konuştu.

Kullanılması gereken ısırgan otunu el vurulduğunda acı hissi veren ot olduğunu dile getiren uzmanlar, “Isırgan otu hiçbir yan etkisi yoktur. Yaraları iyileştirmek için kullanılacaksa, havanda biraz dövüp, sıvılaşır bir hale geldiğinde yaranın üzerine sürülmelidir. Çünkü ısırgan otunun çok iyi anti-mikrobiyal bir özelliği var, bu özelliği sayesinde yaraları iyileştiriyor. Günlük kullanımı az olmalıdır. Çok fazla kullanıldığı zaman bağırsak temizleyici özelliğinden dolayı müshil etkisi olabilir” diye konuştu.

Enerji içecekleri yüksek risk taşıyor


Yüksek seviyede kafein ve diğer uyarıcılar içeren enerji içeceklerinin, çocuklar ve gençlerde ciddi sağlık sorunları yaratabileceği uyarısında bulunuldu.





Enerji içecekleri yüksek risk taşıyor
Bilimadamları uyarıyı, enerji içeceklerinin sağlık üzerindeki etkisiyle ilgili bilimsel araştırmaları inceledikten sonra yaptılar.
Miami Üniversitesi'nden Steven Lipshultz ve ekibi, enerji içecekleriyle ilgili araştırmalar ile üreticilerin internet sitelerinde bu tür içeceklerle ilgili verdikleri ''bilgileri'' incelediler.
Bu sistematik araştırmanın sonucunda, bu içeceklerin ''özellikle çocuklar ve gençler üzerinde ciddi yan etkisinin bulunduğunu; hezeyana, nöbetlere, kalp sorunlarına, şeker hastalığına veya ruh halinde ve davranışlarda problemlere yol açabildiğini'' saptadılar.
Lipshultz, bu içecekleri tüketen bazı kişilerde yan etkilerin görüldüğünün gözlemlendiğini belirterek,bu tür içeceklerin herhangi bir tedavi edici etkisini bulamadıklarını söyledi.
Enerji içeceklerini üreten şirketler ise bunların zihinsel ve fiziksel performansı artırdığını öne sürüyor.
Pediatrics dergisinde yayınlanan araştırmada Lipshultz ''Sorun, enerji içeceklerinin sadece kafein içermesi kadar basit bir olay değil. Sorun, bunların başka birçok madde içermesi'' dedi.
Lipshultz, kalp, şeker hastalığı veya yüksek tansiyondan mustarip olan, nöbet geçiren veya hiperaktivite sorunu bulunan çocukların bu içecekleri içmekten vazgeçmesi gerektiğini belirtti.

Cilt sağlığınızı düşünüyorsanız sigarayı bırakın!


Cilt kuruluğu, dudak kenarlarındaki kırışıklıklar ve yüzde gri- esmer görünüm. Tüm bunlar sigara içerek cildinize ne kadar zarar verdiğinizin belirtisi ve daha genç yaşlarda yaşlı bir cilt profilin de ilk sinyalleri.







Cilt sağlığınızı düşünüyorsanız sigarayı bırakın!
Sigara cildinize güneşin neden olduğu olumsuz etkilerden daha fazla hasar veriyor. Memorial Hizmet Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Elif Gürgen Ersoy, “sigaranın cilt sağlığına zararları” hakkında bilgi verdi.
Deri yaşlanmasına etki eden faktörlerin açığa çıkarılmasına ve böylece tedavisine yönelik ilgi her geçen gün artmaktadır. Yaşlanma moleküler değişikliklerin sonucu oluşmaktadır. Bu moleküler değişikliklere yol açan birçok çevresel faktörler tanımlanmıştır. Ağız yoluyla veya hava yoluyla alınan maddelerin metabolitleri ve hormon düzeyleri deri yaşlanmasını etkilemektedir. Ultraviyole, hava kirliliği, enfeksiyonlar, sigara içmek ve bazı hormonal faktörler yaşlanma sürecini hızlandıran en önemli faktörlerdir.
Sigara derinizi erken yaşlandırır
Sigara içen kişilerde hayatı boyunca sigara kullanmamış kişilere göre iki kat daha fazla kırışıklık oluştuğu saptanmıştır. Sigaranın deride yapmış olduğu değişiklikler güneş ışığı, yaş, kilo değişiklikleri ile ilişkili olmayıp; sadece sigara içme süresi ve miktarı ile ilişkilidir. 30-69 yaşları arasındaki kişilerde yapılan bilimsel bir araştırmada yılda içilen paket sayısı ile yüzdeki kırışıklık arasında pozitif ilişki saptanmıştır.
Sigara içmenin güneş ışınlarına göre daha fazla deri yaşlanmasına etki ettiği bildirilmektedir. Sigaranın fotoyaşlanma sürecini de hızlandırdığına dair yayınlar bulunmaktadır.
“Tiryaki yüzü” ne sahip olmak istemiyorsanız…
Sigara içen kişilerde tipik “sigara tiryakisi yüzü ” adı verilen dudak çevresinde dudağa dik çizgiler, yüzde kırışıklık ve soluk cansız kuru deri, alttaki kemik çıkıntılarının belirginleşmesi sonucu çökmüş yüz ifadesi sık karşılaştığımız görüntülerdir. Bu görüntü ne yazık ki; 70 yaş üzeri fizyolojik yaşlanma sürecinde gözlenen görüntüyle aynı olmaktadır.
Sigara; içerisinde yer alan nikotin maddesine bağlı olarak derinin üst tabakasında( stratum corneum) su içeriğinde azalmaya neden olarak derinin daha kuru görünümüne neden olur. Bir takım mekanik faktörlerin etkisi altında sigara içerken kullanılan yüz kaslarıyla ilgili olarak dudak çevresinde kırışıklıklar ortaya çıkar.
Sigara içen kişilerde ortaya çıkan deri mikrodamarlarındaki değişiklik lokal deri iskemisine yol açmakta; bu da derinin beslenmesini ve toksinlerden arınmasını engellemekte ve derinin hasarlanmasına yol açmaktadır. Sigara damarlardaki daraltıcı etkisiyle deride gri-esmer renklenmeye neden olduğu gibi kan akımını bozarak, yara iyileşmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Derideki kronik oksijenlenmenin azalması, kollajen sentezini düşürerek belirgin kırışıklığa neden olmaktadır. Sigara içenlerde vücudun güneş görmeyen yerlerinde derideki elastik tabakanın, sigara içmeyen aynı yaş grubundakilere göre daha kalın ve parçalı olduğu gösterilmiştir.
Sigara içen kişilerde ortaya çıkan düzensiz kalınlaşmış deri görünümü bu elastik fibrillerin kalınlaşmasına ve parçalanmasına bağlıdır. Sigaranın kısırlık, erken menopoz, adet düzensizlikleri gibi anti-östrojenik etkileri bilinmektedir. Östrojenin deri üzerindeki fizyolojik etkileri menopoz sonrası dönemde açıkça görülmektedir. Sigara içen kadınlarda göreceli bir hipoöstrojenik durum meydana gelmekte ve bu da deri kuruluğu ve kırışıklığa neden olmaktadır.
Sigara A vitamini seviyesini azaltır, dolayısıyla hücrenin bir numaralı düşmanı olan serbest radikallere karşı korunmayı azaltarak, kırışıklıkların oluşumunu kolaylaştırır.
Sigara içen beyaz veya gri saçlı kişilerde katrana bağlı olarak sarımsı bir saç rengi ortaya çıkar. Sigara içerken sigaranın tutulduğu parmaklar ve tırnaklarında sarı-kahverengi renklenme ortaya çıkar. Bu bulguya “nikotin belirtisi” denir. Sigara içenlerde ağız içi daha koyudur. Hatta yanak iç yüzlerinde “lökoplaki” adını verdiğimiz ileride kansere neden olabilen inatçı, sert, düzensiz beyaz tabakalar oluşabilir.
Cilt sağlığınızı düşünüyorsanız sigarayı bırakmalısınız
Erken deri yaşlanmasında sigara en önemli risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortalama insan ömrünün uzadığı günümüz dünyasında yaşlı insan popülasyonun her geçen gün artması deri yaşlanması nedenleri ve çözümüne yönelik çalışmaların da artmasına yol açmaktadır. Tıbbın diğer alanlarında olduğu gibi korunma yöntemlerine gerekli özenin gösterilmesi, erken deri yaşlanması ile mücadelede birinci derecede önemli olmaktadır.

Daily Game Feb 15 - Ninja Hamsters vs Robots

Robots fueled by the power of sushi have invaded the planet. Defeat them and gain back the sushi as the sushi loving ninja hamster.

Ninja Hamsters vs Robots is powered by dailygame.org

14 Şubat 2011 Pazartesi

Aşkın gücünü arttıran bitkiler


Uzmanlar, bireylerin aşık olmalarında önemli paya sahip mutluluk hormonlarını arttıran bitkisel ilaçları şöyle sıraladı:
 



Aşkın gücünü arttıran bitkiler
Şifalı bitkiler satan Aktarlar, aşkın gücünü arttıran ve mutluluk hormonlarını harekete geçiren bitkileri sıraladı.
Her şeyden önce vücuttaki dengenin sağlanması için düzenli beslenmenin önemine dikkat çeken Aktarlar; sabah vezir gibi, öğlen kral gibi, akşamda fakir gibi ana öğünlerinizi tüketin önerisinde bulunuyor.
Adıyaman'da 22 yıldır şifalı bitkiler satışı yapan Yetkin Şifalı Bitkiler ve Baharat Dünyası sahibi Ercan Yetkin, aşıklara ve aşık olamayanlara 'doğal ve bitkisel' önerilerde bulundu. Bireylerin aşık olmalarında önemli paya sahip mutluluk hormonlarını ve cinsel gücü arttırmanın doğal yöntemlerine vurgu yapan Yetkin, aşkı yaşamak isteyenlere tavsiyelerde bulundu.
Bu konuda öncelikle bitkisel çayların olumlu katkılarına işaret eden Ercan Yetkin, "Bitki çayları; vücuttaki sıvıların akışını hızlandıran bitki çayları içildiğinde, kan dolaşımı hızlanır tutkularda ve heyecanlarda artış meydana gelir. Enerji seviyesini de yükselten bitki çayları seks yaşamını canlandırırlar" dedi.
Yetkin, mutluluk ve cinsel gücü arttıran besinleri şöyle sıraladı:
"Bal, arı sütü, polen, propolis, ginseng, ginko biloba, rezene, lavanta, karanfil, haşhaş, safran, meyan kökü, mine çiçeği, melek otu, çakşır, hardal, yohombin, süsen, yasemin, kekik, çadıruşağı otu, vanilya, saparma, maydanoz, roka, kereviz, limon, istiridye, havyar, marul, salatalık, domates, soğan, sarımsak, kakule, keçiboynuzu, hindi, siyah üzüm, muz, çilek, armut, şeftali, incir, hurma, fıstık, fındık, badem, ançüez (balık ezmesi), keten tohumu, ceviz, çikolata gibi daha çok önerilerimizi sıralayabiliriz. Bu besinler beyinde bir takım uyarılara neden oluyor ve böylelikle mutluluk hormonları harekete geçiyor."
Doğal yöntemlerin; cinsel isteksizliği, erken boşalma, çocuk olmama problemlerine, sperm sayısı eksikliğine olumlu katkılar sağladığını ve hatta karşı cinse ilgi duymayanları bile harekete geçirdiğini söyleyen Yetkin, şunları söyledi:
"CİNSEL SORUNLAR KADER DEĞİL"
"Pek çok kişi cinselliğin uzun sürmesi iyi performans olarak düşünür. Oysa iyi bir performans sadece süreyle belirlenmez. Önemli olan panterinizle birlikte sizde mutluluk ve tatmin yaratan bir cinsellik yaşamanızdır. Bu nedenle kendinize fiziksel ve psikolojik olarak yıpratıcı hedefler koymayın. Tek seferlik başarısızlıkta hemen panik olmayın: Cinsel performansınız fiziksel sorunlar kadar uyku seviyeniz, stres düzeyiniz, duygusal durumunuz, ortam, panteriniz gibi çok faktörden etkilenir. Bir kerelik başarısızlığı nihai sonuç zannedilmemelidir.

Cinsel sorunlar kader değildir. Her türlü cinsel sorununuzun bir tedavisinin mümkün olduğu unutulmamalıdır. Sağlık sorunlarınızı ihmal etmeyin. Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları, yüksek kolesterol, depresyon, hormonsal dengesizlikler, kanser ve sertleşme problemi, kadınlarda orgazm ve uyarılma sorunları başta olmak üzere çeşitli cinsel sorunlara yol açabiliyor. Bu açıdan, genç yaşlardan itibaren, düzenli sağlık kontrolleri yaptırmanız
sağlıklı bir cinselliğin anahtarı olacaktır."
Yetkin ayrıca, bu bilgilerin tavsiye niteliğinde olduğunu, tedavi ya da reçete değiştirmeye yönelik olmadığını belirtirken, sıralanan bitkilerin yetişkinler için olduğunu sözlerine ekledi.

Taşların enerjisi hastalıkları çözülüyor


Doğal taşlar, çeşitli minerallerin bileşiminden bir milyon yıl gibi bir süreçte oluşmaktadır. İnsan vücudunda da bulunan aynı mineraller taşlarla bütünleştiğinde yaşamsal değer taşırlar. Şifa veren enerjileriyle çeşitli hastalıkların tedavisinde olumlu yönde etki sağlarlar.
















Taşların enerjisi hastalıkları çözülüyor
Zeynep Nisa Yazıcı'nın haberi
Evrende var olan her şeyin birbiri üzerinde bir şekilde etkisi olduğu bilinmektedir. Bazı taşlar evrendeki ve yer küredeki bir takım güçleri çekme, biriktirme, dönüştürme ve yayma özelliklerine sahiptir.
Çevrelerine belirli tesirler yaydıkları ve canlı organizmalar üzerinde hem psikolojik hem de fizyolojik etkilerde bulundukları tespit edilebilen taşlara, eski uygarlıkların kültürlerinde tılsımlı taşlar ismi verilmiştir.
Bazı dinlerde bu tür taşlar kutsal sayılmış ve onlara ayrı bir önem verilmiştir. Doğal taşlar, çeşitli minerallerin bileşiminden bir milyon yıl gibi bir süreçte oluşmaktadır. Dolayısıyla taşı oluşturan mineraller milyonlarca, hatta milyarlarca yıl boyunca enerji yoğunlaşmasına uğramıştır. Bu nedenle insan ömrüyle kıyaslanamayacak ölçüde ve yoğunlukta bu minerallerin enerjisini barındırırlar. İnsan vücudunda da bulunan aynı mineraller taşlarla bütünleştiğinde yaşamsal değer taşırlar. Şifa veren enerjileriyle çeşitli hastalıkların tedavisinde olumlu yönde etki sağlarlar.
Kitle halinde evde, ofiste bulundurulan ya da takı, aksesuar olarak da kullanılabilen şifalı taşlardan her biri aynı zamanda renklerine, şekillerine göre estetik değer taşıyor.
AMETİST DENGE TAŞIDIR
Kanser oluşumunu engeller. Eklem ağrılarını tedavi ederek rahat hareket etmeyi sağlar. Bedeni dinç tutar, bedenimizle duygularımız arasında denge oluşturur. Bulunduğu çevredeki olumsuz enerjileri temizleyip dönüştürür. Sadece odanın herhangi bir yerinde durması bile olumsuz enerjileri toplayıp pozitif enerjiye dönüştürmesi için yeterlidir. Sürekli üzerinizde taşıyabileceğiniz bir taştır. Yaydığı enerji her zaman size fayda sağlar ve olumsuzluklardan korur. Bilinç seviyelerini aktif hale getirir.
AKİK NEGATİF ENERJİYE KARŞI KORUR
İç organları korur. Rahatsızlıklarında özellikle alt karın bölgesinde tedaviye yardımcı olur. Bağırsak tembelliğine iyi gelir. Vücutta gergin hissedilen yere bu taş konulmalıdır. O bölgenin ısındığı hissedilir.
Stres ve gerginlikleri çeker. Keyif ve iyimserlik hissi verir.Tükenmiş cesareti canlandırır, güveni arttırır. Ceplerinde bu taştan taşıyan çocuklar depresyondan ve münakaşadan kaçınırlar, insanı toprağa bağlar ve negatif enerjiye karşı korunma sağlar.
AYTAŞI TOKLUK HİSSİ SAĞLAR
Hipofizi etkileyerek, hormon dengesini sağlar. Doğurganlığı arttırır, regl dönemlerini hafifletir, doğum sancılarını hafifletir. Loğusaların kullanmaları, süt bezlerini çalıştırarak, sütün artmasını sağlar. Tiroit bezini etkileyerek, metabolizmayı hızlandırır, sindirimi düzenler. Tokluk hissi sağlar fazla yemek yemeyi (oburluğu) önler. Aytaşı genellikle kadınlara atfedilen özellikler olan psişik hassasiyeti ve önsezileri ve geliştirir. Bu taşın yardımıyla rüyalar daha iyi hatırlanır. Ruhsal denge sağlar ve sebepsiz korkuları yok eder. Yıldızı düşük olanların, özellikle nazara çabuk gelenlerin bu taşı kullanması gerekir. Bencilliği ve aşırı tepkileri kontrol altına alır. Diğer insanların bize yönelebilecek olumsuz enerjilerine karşı kalkan görevi görür.
DUMANLI KUVARS ETKİLİ İLETİŞİMİN TAŞIDIR
El ve ayak rahatsızlıklarında özellikle etkilidir. Kramplara karşı etkilidir. Sinir sistemine iyi gelir, sinirleri güçlendirir. Başarısızlık korkusunun yenilmesini sağlar. Duyguları güçlendirir. İletişim bozukluklarına karşı etkilidir. Kişinin yaşanılan ana odaklanmasını sağlar. Koruyucudur. Negatif enerji ile kişi arasındaki engeldir. Kuvars kristali ile bir arada kullanıldığında, kişiye amaçlarını ve hayallerini gerçeğe dönüştürmesini sağlayacak olan gerekli pozitif enerjiyi sağlar. Negatif enerjinin dönüştürülmesinde etkilidir. Sinir bozukluklarına, strese ve panik atak hastalığına karşı etkilidir. Kişiye sakinlik verir. Kâbusları engeller. Etkisi yavaş ama yoğun ve de güçlüdür. Sabırla kullanılmalıdır.
KALSEDON VÜCUDUN DİRENCİNİ ARTTIRIR
Kalsedon özellikle Guatr, boğaz enfeksiyonları, ses kısıklığı gibi boğaz rahatsızlıklarının tedavisinde etkilidir. Vücudun direncini arttırır. Sesin berrak ve yumuşak çıkmasını sağlar. Özellikle bu taşa avukat taşı da denir. Düşünce ve ifade yeteneğini arttırır. Nazar taşı olarak kullanılabilir. Duygusal gerilim altındayken destekleyici enerjiler yayar.
İNCİ BEREKET TAŞIDIR
Bolluk ve bereket simgesidir. İnci takan kişi huzur, güç ve çalışma azmi duyar. İnsanın kabuğundan çıkıp hayata daha objektif bakmasını sağlar. Bazı ruhsal hastalıklara iyi geldiği söylenir, inci kalsiyumdan oluşmuştur. Besinlerle aldığımız kalsiyumun daha iyi emilmesini sağlar. Kemik ağrılarını, kronik baş ağrılarını alır.
(Bayrampaşa'da Hayat Dergisi'nin Ocak 2011 tarihli sayısından alıntılanmıştır)

'Yaralı parmağa işemek' yanlış


İlk yardım eğitiminde bilinen birçok uygulama aslında yanlış. Yılan sokmasında zehrin emilmesi, donmaların karla ovuşturulması, nefes borusu tıkanan birinin sırtına vurulması en bilinen yanlışların başında geliyor.














'Yaralı parmağa işemek' yanlış
İhsan Aydın'ın haberi
Çalışanların ilkyardım konusunda bilinçlenmesini hedefleyen Kanal 7 Grubu personelinden 20’şer kişilik iki grup ilkyardım eğitimi aldı. Grup bünyesinde çalışan toplam 40 kişi uzman doktor tarafından verilen eğitim sonrası sertifikalı ilkyardımcı oldu.
YILAN SOKARSA BUNU YAPMAYIN
Kurs süresince bilinen birçok uygulamanın yanlış olduğu da ortaya çıktı. Özellikle yılan sokmasında zehrin emilmesi uygulamasının yanlış olduğu belirtilerek, tüm kara hayvanlarının ısırması durumunda yapılacak ilkyardımın, yaralı bölgeyi hareket ettirmemek, soğuk suyla ve sabunla 5 dakika boyunca ısırılan bölgeyi ovmak gerektiği belirtildi.
SIRTA VURMA YANLIŞ BİR DAVRANIŞ
Yine en çok yapılan yanlışlardan birinin de, nefes borusunda kısmi tıkanma olan birinin sırtına vurulması. Nefes almakta güçlük çeken ve kısmi tıkanma yaşayan birine hiçbir şekilde müdahale edilmemesi ve öksürmeye teşvik edilmesi gerekiyor. Tabi sırtına vurmak isteyenler de engellenmeli.
DONAN KİŞİ KARLA OVULMAZ
İlkyardım konusunda yapılan başka bir hata ise donma vaklarında ortaya çıkıyor. Türk sinemasının yıllardır zihinlere işlediği, donan kişi karla ovulur uygulamasının yanlış olduğunu vurgulanırken, kurs eğitmen donma vakasında ilkyardımın aşamalarını şöyle anlattı: “Hasta/yaralı ılık bir ortama alınarak sakinleştirilir, kesin istirahata alınır ve hareket ettirilmez. Kuru giysiler giydirilir. Sıcak içecekler verilir. Su toplamış bölgeler patlatılmaz, bu bölgelerin üstü örtülür. Donuk bölge ovulmaz, kendi kendine ısınması sağlanır. El ve ayak doğal pozisyonda tutulur. Isınma işleminden sonra hala hissizlik varsa bezle bandaj yapılır. El ve ayaklar yukarı kaldırılır ve tıbbi yardım istenir.”kullan
ZEHİRLENEN KİŞİYİ KUSTURMAYIN
Kurs eğitmeninin dikkat çektiği noktalardan biri de, zehirlenmeler sonrası hastanın kusturulmasının doğurduğu sakıncalardı. Midedeki zehirli maddenin kusturularak çıkartılmaya çalışılmasının hastaya daha büyük zararlar verebileceği için sindirim yoluyla zehirlenmelerde en temel ilk yardım yöntemi şöyle; “Ağız zehirli madde ile temas etmişse su ile çalkalanır, zehirli madde ele temas etmişse el sabunlu su ile yıkanır. Kusturulmaya çalışılmaz, özellikle yakıcı maddelerin alındığı durumlarda hasta asla kusturulmaz. Üstü örtülür. Tıbbi yardım istenir.”
YANIĞA YOĞURT SÜRÜLMEZ
Yanık vakalarında ilkyardımda önemli hatalar yapıldığı dikkat çekilen başka bir nokta olurken konusunda yanan bölgeye yoğurt, diş macunu gibi maddelerin sürüldüğünü bunun yanlış olduğunu belirtti. Yanan bölge küçükse 20 dakika soğuk suyla yıkanabilir ve yanan bölgeye ilaç ya da herhangi bir şey sürülmemeli.  Ayrıca su toplamış ise bunları kesinlikle patlatılmamalı.
DEYİMLER DE YANLIŞ
İlkyardım kursunda 'Yaralı parmağa işememek' deyiminin de yanlış olduğu hatırlatılarak, yaralı bölgeye herhangi bir şey sürülmemesi ve kanama varsa uygun teknikle durdurularak hastaneye sevk edilmesi gerektiği belirtildi.
İlk yardım konusunda en sık yapılan hataların bazıları şöyle:
-Burun kanamalarında başın geriye doğru tutulması yanlış bir davranış. Baş öne doğru eğilmeli.
-Sara krizine giren kişiye soğan gibi maddeler koklatılmamalı, ellerini ve ağzını zorlayarak açmaya çalışılmamalı, elleri ve bacakları bağlanmamalı. Kriz geçirdiği bölgenin güvenliği sağlanarak krizi doğal akışına bırakmalı.
-Göze cisim kaçmalarında göz kesinlikle ovulmamalı.

Daily Game Feb 14 - Monomaze

Try to get as many points as possible in either classic or blitz mode, in this innovative game.

Monomaze is powered by dailygame.org

13 Şubat 2011 Pazar

D vitamini gribi engelliyor


Vücudun sağlıklı kemik gelişimi için kış güneşinden faydalanılması gerekiyor. Uzmanlar, vücudun D vitamini ihtiyacı için 7’den 70’e herkesin günde en az 15-30 dakika güneşlenmesini önerdi.






D vitamini gribi engelliyor
Doruk Sağlık Grubu Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Fatih Gök, özellikle çocukların sağlıklı kemik gelişimleri için D vitaminine ihtiyaç duyduklarını söyledi.
Vücudun yeteri miktarda D vitamini alması için günde en az 15-30 dakika güneşlenmesinin gerekli olduğunu belirten Dr. Gök, "Çocukların sağlıklı kemik gelişimleri açısından beslenme kadar güneşlemenin de büyük yararı vardır.
Vücudun yıllık D vitamini ihtiyacını karşılamak için sadece yaz aylarında güneşlenmek yetmez. Kış güneşinden de mümkün ölçüde faydalanmak gerekir." dedi.
D VİTAMİNİ GRİBE KARŞI DA ETKİLİ
Çocukların olduğu kadar yetişkinlerinde yeteri miktarda günlük D vitamini ihtiyacını karşılaması gerektiğini bildiren Dahiliye Uzmanı Dr. Önder Akkaya ise, D vitamininin soğuk algınlığı ve gribe karşı bağışıklık sistemini güçlendirdiğini kaydetti.
Kanserden ve kalp hastalıklarından korunmak için de D vitaminine ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Akkaya, eksikliğinin ise depresyon, akne ve ağrı gibi rahatsızlıklara neden olabileceğini de belirtti.
Dr. Akkaya, güneşten olabildiğince fazla yararlanabilmek için saç, yüz, boyun, el ve kolların güneşle temas etmesi gerektiğini ifade etti. Son yıllarda insanlarda D vitamini eksikliğinin ciddi oranda arttığına dikkat çeken Akkaya, vücudun yeteri miktarda D vitamini alabilmesi için güneşlenmenin dışında beslenmeye de dikkat etmek gerektiğini sözlerine ekledi.

Çalma hastalığı Kleptomani


Çalmadan duramayan bu kişiler genellikle aşağıdaki şekilde söylemler ya da düşünceler içine girerler:




Çalma hastalığı Kleptomani
“Markete gittiğimde oradaki çikolataları çalmak için inanılmaz arzu duyuyorum. Bunun yanlış olduğunu biliyorum. Direniyorum, geriliyorum. Sonra çalıyorum ve müthiş rahatlıyorum. Ardından ise pişman oluyorum.”
“Çaldıklarımın hiçbir maddi değeri yok. Ivır zıvır, abur cubur vb. “
“Ben hırsız değilim”
“Çalmak için plan yapmadım. Düşünmedim. Sadece çaldım.”
Bu sorun, kişinin ihtiyaç duymadığı halde, parasal değeri ile ilişkisiz olarak nesneleri çalma dürtüsünü engelleyememe halidir.
Kişi, çalma davranışının olumsuz sonuçlarını bildiği, bu davranışının sonucunda sıkıntı, utanç duyduğu halde dürtülerine karşı koyamamakta, aynı şeyi tekrarlamaktadır.
Engellenemez biçimde çalma dürtüsü olan kişi aslında çaldığı nesneyi alacak maddi güce genellikle sahiptir. Çalma davranışını planlamamış olabilir. Bu davranış genellikle aniden ortaya çıkar. Bu sorunda, çalma davranışı birinden intikam almak için yapılmaz.
Bu soruna sahip kişiler bu durumdan utandıkları için ve bunun hastalık olduğunu bilmediklerinden çok az bir oranda tedavi arayışına girerler.
KADINLARDA DAHA YAYGIN
Çalma hastalarının (kleptomanların) yaklaşık üçte ikisini kadınların oluşturduğu görülür. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmesinin nedeni, erkeklerin böyle bir durumda bu rahatsızlığa sahip olduklarının fark edilememesi ve bunun sonucu olarak hastaneler yerine cezaevlerine gönderilmeleri olduğu düşünülmektedir.
Yakalanan dükkan hırsızlarının yüzde 5 ila 25‘inde kleptomani vardır. Kadınlarda 30-35 yaşlarından, erkeklerde 50-55 yaşlarından daha sık görülmektedir. Büyük çoğunlukla genç ergenlik döneminde başlayan, fark edilmez ise ve tedavi edilmezse uzun yıllar devam etme eğiliminde olan bir sorundur.
HASTALIĞIN 3 TÜRÜ BULUNUYOR
Aralıklarla çalıp, uzun süre buna ara verenler, bir süre boyunca çalıp bir süre ara verenler, hayat boyu çalanlar, Çalma Hastalığı (Kleptomani) tedavisi mümkün olan psikolojik sorunlar arasındadır. Her vakayı kendi içerisinde değerlendirmek önemlidir. Bu sorun dürtüsel bir bozukluktur ve altta yatan psikolojik sorunlar vardır.
EŞLİK ETTİĞİ BOZUKLUKLAR
Klinik çalışmalar ve gözlemler çalma sorununun nerdeyse hiçbir zaman tek başına yaşanan bir durum olmadığını göstermektedir. Bu sorunu dile getiren kişilerde, dürtüsel çalma ile beraber psikiyatrik bir ya da birkaç sorunun olduğu görülür:
• Depresyon
• Takıntılar
• Alkol ve uyuşturucu kullanımı
• Cinsel işlev bozuklukları
• Kişilik Bozuklukları
• Dissosiyatif bozukluklar
• Yeme bozuklukları
• Kompulsif alışveriş
PROBLEME YOL AÇAN ETKENLER
Dürtüsel çalma, bazı kişilerde beyinle ilgili fiziksel rahatsızlıklar sonucunda da ortaya çıkabilmektedir:
• Epilepsi
• Beyin Atrofisi
• Demans
• Bazı tümörler
AHLAKİ DEĞİL KLİNİK DURUM
Erişkinlerde, dürtüsel çalma davranışında da çocukluk döneminde yaşanan travmatik deneyimler belirleyicidir.
Bu sorunu yaşayan çocuklarda ve ergenlerde görülen belirleyici nedenler arasında da sorunun başlangıcından önce yaşanmış travmatik olayların ya da aile içinde yaşanmış olan şiddet, duygusal istismar, kayıp gibi travmatik durumların etkili olduğunu görürüz.
Diğer taraftan, bir süredir devam eden ve halen varlığını sürdüren aile içi sorunların çalma davranışına yol açabildiğini gözlemleriz.
Dürtü kontrolünü sağlayan ilaçların yanında psikoterapi girişimleri bu rahatsızlığı büyük oranda tedavi etmektedir. Önemli olan bunun ahlaki durum olmadığını, hastalık olduğunu bilip bir uzmana başvurmaktır.